Kadın cinayetleri, her geçen gün artarak devam eden bir sorun haline dönüşürken, Zeynep'in isyanı bizlere bu acı gerçekle yüzleşmemiz gerektiğini hatırlatıyor. "Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?" sorusu, yalnızca Zeynep için değil, benzer durumlarla karşılaşan birçok kadın için önemli bir sorgulama noktası. Kadınların maruz kaldığı şiddet, sadece fiziksel bir dayanaktan ibaret değil, duygusal ve psikolojik olarak da derin izler bırakıyor. Zeynep’in hikayesi üzerinden bu sorunu yeniden değerlendirmeliyiz.
Zeynep'in yaşadığı olay, Türkiye'de kadın cinayetleri konusunu tekrar gündeme taşıdı. Henüz 25 yaşındaki Zeynep, partneri tarafından şiddete, tehditlere ve en sonunda bıçaklı bir saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Bu olay, yalnızca Zeynep’in değil, belki de milyonlarca kadının yaşadığı korku dolu bir gerçeğin yansıması. Zeynep, yaşadığı cehennemi çevresindekilere anlatmaya çalışırken, toplumun kayıtsızlığı ve polis teşkilatının yetersizliği ile karşılaştı. Ne yazık ki, Zeynep gibi pek çok kadın, yaşadıkları şiddeti ya gizlemek zorunda kalıyor ya da "aşırı dram" olarak gördükleri için ciddiye alınmıyor.
Zeynep’in ölümü, kadın cinayeti ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında farkındalık yaratmayı yeniden şart koştu. Bu tür olaylar, yalnızca fiziksel şiddet değil; aynı zamanda kadınların psikolojik ve sosyal olarak dışlandığını da gözler önüne seriyor. Kadınların gördüğü şiddet, sadece onlara değil, ailelerine ve topluma da derin yaralar açıyor. Zeynep gibi kadınlar, şiddet gördüklerinde sessiz kalmayı seçmekte ya da seslerini duyurmakta zorluk çekiyorlar. Bu durum, toplumsal bir sorun haline geldi. Son yıllarda, toplum içerisindeki birçok kadın, Zeynep’in hikayesinden etkilenerek kendi hikayelerini duyurmak istemeye başladı. Harekete geçmek, bu tür trajik olayların bir daha yaşanmaması için oldukça önemli.
Zeynep'in sesi, belki de Cinayet sonrası duyulacak ama bu sesi duyurmak için öncelikle toplumun bir bütün olarak bu konuda sağduyulu ve kararlı olması gerekiyor. Kadınların hayatları tehlikedeyken, "Ne olurdu" sorusunu sormak yerine, şimdi yapılması gerekenin farkına varmak ve toplumsal dönüşüm için mücadele etmek.
Şiddetin önlenmesi için yapılması gereken çok şey var. Öncelikle, yasaların uygulanması ve caydırıcı cezaların verilmesi gereklidir. Zeynep’in unvanı ölüm sonrası bir şekilde toplumda yankı bulsa da, bu kayıplar acımızı katlayarak arttırıyor. Kadınlar hayatta kalmak için, kendilerini savunmayı öğrenmek, güvenlik önlemleri almak ve toplumsal dayanışmalarla sisleri aralamalıdır. Her birimizin Zeynep’in hikayesini duyup, ses vermek için harekete geçmesi, bu trajedilerin önüne geçmek adına önemli bir adım olacaktır.
Unutmayalım ki, Zeynep'in sesi, sadece bir kadın cinayeti kurbanının sesi değil, birçok kadının sessiz çığlığıdır. Bu çığlığı duymayan toplum, maalesef ki benzer kayıpların önüne geçemeyecek ve bu trajedi daima devam edecektir. Bu nedenle, Zeynep’in hatırasını yaşatmak için toplumsal duyarlılığı artırmalıyız. Kadınların haklarına saygı duymak ve onları korumak adına mücadele etmek, elimizdedir. Zeynep gibi kadınların hayatlarının değerine inanmamız ve mücadelemizi sürdürmemiz gerekir. Belki de günün birinde Zeynep’in isyanı, kadın cinayetlerinin önüne geçen bir mücadeleye dönüşebilir.