Son dönemde Türkiye'de kapanan şirket sayısında kayda değer bir artış yaşanıyor. Ekonomik dalgalanmalar, Covid-19 pandemisinin etkileri ve piyasa koşulları, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) yanı sıra büyük ölçekli firmaları da zor durumda bırakıyor. Bu makalede, kapanan şirketlerin sayısının neden yükseldiğine dair önemli bilgiler sunarak konuyu daha derinlemesine inceleyeceğiz.
Türkiye ekonomisi, 2020'den bu yana birçok zorluk ile karşı karşıya kaldı. Pandemi süreci, tedarik zincirinde kesintilere neden olurken, hammadde maliyetleri de ciddi şekilde arttı. Küçük işletmeler, düşük nakit akışları ve artan giderler nedeniyle büyük risklerle karşılaştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2023 yılında kapanan şirket sayısı, bir önceki yıla göre %25 artış gösterdi. Bu durum, pek çok girişimcinin iş yapma becerisini etkiledi ve şirkete dönüşen bireysel girişimcilerin bile ayakta kalmasını zorlaştırdı.
Ekonomik belirsizlikler, yatırımcıların ve iş sahiplerinin kararlarını doğrudan etkiliyor. Mali piyasalardaki dalgalanma, yatırım iştahını azaltırken, bunun sonucunda kuruluşlar, işletme kapanışlarına yöneliyor. Ayrıca, artan enflasyon ve yüksek faiz oranları, işletmelerin borç yükünü artırıyor. Tüm bu faktörler, pek çok şirketin uzun vadeli sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirmesini engelliyor.
Kapanan şirketlerin en çok etkilendiği sektörler arasında perakende, inşaat ve lojistik ön plana çıkıyor. Perakende sektöründe, e-ticaretin yükselişi nedeniyle geleneksel mağazaların rekabet gücü azalmışken; inşaat sektöründe ise artan malzeme maliyetleri, birçok firmanın iş yapma yeteneğini zayıflatmış durumda. Lojistik sektörü de uluslararası taşımacılıkta yaşanan aksaklıklardan dolayı büyük sorunlar yaşıyor. Bu durum, sektörel bazda kapanan şirket sayılarını artırıyor.
Bu hızlı kapanış dalgası, aynı zamanda istihdam kaybını da beraberinde getiriyor. Ülkemizdeki işsizlik oranı, kapanan şirket sayısının artmasıyla birlikte yükseliyor ve bu da sosyal sorunları tetikliyor. Uzmanlar, hükümetin bu duruma acil önlemler alması gerektiğini, küçük işletmelere yönelik teşviklerin ve kredi desteklerinin artırılmasının önemini vurguluyor. Ayrıca, inovasyon ve dijitalleşme ile işletmelerin daha rekabetçi hale gelebilecekleri de belirtiliyor.
Kapanan şirketlerin sayısındaki bu artış, sadece ekonomik bir sorun değil; aynı zamanda toplumsal bir sorun haline de geliyor. İşlerini kaybeden girişimciler ve çalışanlar, yeni iş bulmakta zorlanıyorlar ve bu durum, ülke genelinde ruhsal sorunlara da yol açabiliyor. Ekonomik istikrar sağlanmadan, bu sorunların üstesinden gelmek oldukça güç görünüyor.
Kapanan şirket sayısındaki artışın gelecekteki etkileri konusunda uzmanlar arasında farklı görüşler bulunuyor. Bazı ekonomistler, mevcut durumun geçici olduğunu ve piyasanın kendini toparlayarak yeniden büyüyeceğini savunurken; diğerleri ise bu durumun kalıcı olabileceğinden endişe ediyor. Türkiye’nin ekonomik yapısının güçlendirilmesi ve sunduğu imkanların artırılması, kapanan şirket sayısının azalması için kritik öneme sahip.
Sonuç olarak, Türkiye'de kapanan şirket sayısındaki artış, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir meseledir. Hükümet ve özel sektör iş birliği ile bu krizin üstesinden gelinebilir. Ekonomideki belirsizlikler ortadan kalkmadan, yeni girişimlerin ve yenilikçi fikirlerin desteklenmesi önem kazanıyor. Kapanan şirketlerin sayısını azaltmanın yolu, girişimcilere sağlanacak desteklerden, piyasa istikrarının sağlanmasına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.