Bir dönem Türkiye’de ve dünyada en çok saygı gören meslek gruplarından biri olan çıraklık, zaman içinde önemini kaybetmeye başladı. Esnaf ve sanatkarların yanında yetişen çıraklar, ustalık dönemlerinde gerçek meslek becerilerini kazanabiliyorlardı. Ancak günümüz gençliği, sıkı bir eğitim gerektiren bu geleneği pek tercih etmiyor. Peki, çıraklık mesleği neden bu kadar gözden düştü? Bu yazıda, geçmişin gözde mesleği çıraklığın neden yavaş bir şekilde yok olduğunu ele alacağız.
Çıraklık, tarih boyunca çeşitli meslek gruplarında ustalığını kazanmak için gençlerin bir araya geldiği bir sistemdi. Bu sistem, sadece mesleki bilgi değil, aynı zamanda iş ahlakı, disiplin ve deneyim kazandırma işlevini de gerçekleştiriyordu. Ustadan çırağa geçen bilgiler, zamanla bir geleneğe dönüşerek kuşaktan kuşağa aktarılmakta ve toplumun sosyal yapısında önemli bir yer tutmaktaydı. Çıraklık okuluna giden gençler, hem teorik bilgiye hem de pratik beceriye sahip oluyorlardı, bu da onların iş bulma şansını artırıyordu.
Ancak teknoloji ve sosyoekonomik değişimlerle birlikte, pek çok sektör dönüşmeye başladı. Sanayi devrimi ile birlikte fabrikaların sayısının artması ve otomasyon sistemlerinin yaygınlaşması, çıraklığa olan talebi azalttı. Gençler, çağın gereksinimlerini karşılayan meslekleri tercih etmeye yöneldi. Bilgisayar mühendisliği, sosyal medya yöneticiliği gibi modern meslekler, onları çıraklık gibi geleneksel mesleklerden daha fazla cezbetti.
Günüm gençliği, dijital dünyada büyüdüğü için, çoğu zaman sanayi veya zanaat alanıyla ilgilenmeyecek şekilde yönlendiriliyor. Gençlerin büyük çoğunluğu, üniversite diplomasının getirdiği prestij ve kariyer fırsatlarını önemsemektedir. Çıraklık, öğrenim hayatına alternatif bir yol olarak pek cazip görünmüyor. İş gücünün daha fazla nitelikli eğitim beklemesi, çıraklık gibi mesleklerin geride kalmasına neden oldu. Ayrıca, çıraklık sistemi içerisinde oluşturulan iş ortamı, pek çok genç için sıkıcı veya zorlayıcı olabiliyor. Bu durum, işgücü piyasasında nitelikli işgücü bulma konusunda sıkıntıları artırıyor.
Bir diğer önemli etken ise ailelerin tutumudur. Gençler, ailelerinden genellikle ‘daha iyi bir iş’ veya ‘daha yüksek bir gelir’ hedefiyle yönlendirilirken, geleneksel mesleklerde çırak olma düşüncesi pek hoş karşılanmıyor. Özellikle ailelerin eğitim düzeyinin yüksek olduğu bölgelerde, çıraklık mesleğinin “alt düzey” bir kariyer olarak görülmesi, gençlerin bu alana yönelmelerini daha da zorlaştırıyor. Sonuç olarak, çıraklık mesleğine olan ilgi her geçen gün azalırken, geleneksel el sanatları da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Çıraklık sisteminin yeniden canlanması için, eğitim kurumlarının, ailelerin ve devletin işbirliği yapması gerekiyor. Gelecek nesillerin, hem mesleki becerilerini geliştirmek hem de geleneksel işlerimizi yaşatmak adına çıraklık sistemine yönelmeleri teşvik edilmelidir. Bunun için çıraklık okulları modern koşullara uyum sağlamalı, eğitim programları zenginleştirilmelidir. Ayrıca, devlet destekleriyle çıraklık sisteminin yarattığı katma değerler daha fazla görünür hale getirilmeli, gençlere bu alanda kariyer fırsatları sunulmalıdır.
Eğer bugün çıraklık mesleğine yeterince sahip çıkmaz isek, yarının ustalarının yetişmemesi kaçınılmaz olacaktır. Geleneksel zanaatlerin, el sanatlarının ve çıraklık mesleğinin yok olmaması için hepimizin bir şeyler yapması gerekiyor. Usta-çırak ilişkisinin yeniden güçlenmesi, gelecekte mesleklerin sürekliliğini sağlamak adına büyük bir adım olacaktır. Ancak bu süreçte, hem eğitim sisteminin hem de toplumsal algının değişmesi gerektiğinin farkında olmalıyız.